Dikkat!: Felsefe Yapıyorum :)
Pek çok arkadaşım, "Eee neler değişti şimdi peki hayatında? Hiç birşey eskisi gibi olmayacak değil mi? Ne hissediyorsun, şimdi bir boşluğa düştün mü?" gibi sorular sordu dönünce. Gezdim de boyum mu uzadı yani? EVET! Her 2 anlamda da: 1) O kadar kilo vermişim ki, orantım bozulmuş :), ailem ve arkadaşlarım "aaa boyun mu uzadı senin?" diyor görünce. 2) Dünya ve kendim hakkında yeni fikirlerim - duygularım var. Yani belki oradalardı zaten de ben yeniden keşfetim. Mesela şöyle birşey:
Hayat bir nehirmiş! (Bazen ellerini bırakmak gerekiyormuş)
Üniversiteden "işletmeci" olarak çıkıp, kurumsal bir şirkete girip çalışmaya başlamak, renkli, her bir taşı ve çiçeği birbirinden farklı havzasının dört bir tarafındaki küçük kaynakların gücünü, bir yatakta toplayan hayat nehrine girmek gibiydi. Üniversitedeyken o "küçük" ve güzel suların yeryüzüne çıktığı tepelerdeydim, ileride birleştikleri koca - biraz ürkütücü - akarsuyu görüyordum tabii, ama o "an" istediğim yere gidebilmenin, istediğim "şeyi" olabilmenin keyfini çıkartıyordum açıkçası. Bu arada yollar doğal olarak oraya, nehre yönlendiriyordu insanı adeta, yokuşaşağı...
Sonra o nehre "girmenin" zamanı geldi dediler, zaten pekçokları suyun çalkantısına kapılmış önümde akıp gidiyordu halihazırda, eh ben de atladım. Kısa süre sonra nehirde biryerlere çarpmadan, hafiften yönümü tayin ederek ilerlemenin yollarını öğrenmiştim, ama sonuçta o nehir gibi hayatın içinde sınırlarımız ve yönümüz kesin olarak belirlenmişti; öyle sağa sola taşmak, tersine yüzmeye çalışmak yoktu, zaten gücümüz de yetmezdi buna. "Elden geldiği kadar" debelenerek, küçük manevralar becerip, kendimiz bir yöne gittiğimizi sanıyorduk aklımızca, o nehrin aslında nereye gittiğini bazen unutarak.
Sonra bir gün dedim ki, "yaa debelenip duruyorum, müthiş bir emek ve enerji harcıyorum bu işe, nedir?". Aniden kendimi o güçlü akıntıya bırakmak geldi içimden, onunla mücadele etmek yerine "bakalım nereye gidiyormuş bu?" dedim, elimi kolumu sallayıp debelenmeyi kestim. Önce korkutucuydu, etrafta pek kimsenin yapmadığı, denemeye korktuğu bir yöntemdi sonuçta -ellerini çırpmayı sakın bırakma!diyordu herkes-.
!!!!!
Bir süre sonra nehrin etrafında koşuşturan canlıları farketmeye başladım, daha önce hiç farketmediğim çalılar, birbirinden nefis çiçekleriyle ağaçlar, sevimli hayvanlar, meğer hepsi oradalarmış da ben bakmayı unutuyormuşum sadece. Nehirle mücadele etmek yerine kendimi akıntıya bırakıp, kendim ve nehir hakkında düşünme fırsatı bulduğum, bu sayede etraftaki güzellikleri de doyasıya içime çekebildiğim bir dönem oldu BU SEYAHAT.
Akıntı beni oldukça uzaklara taşıdı, üstelik sağsalim ve fazla yorulmadan. Bir "Okyanusa" çok yaklaştığımı hissediyorum, aslında bunun kadar yönü ve boyutları belli olmayan, çok büyük bir su kitlesi daha var yani ileride, artık biliyorum. En azından oraya fazla yorulmadan ulaşmak üzereyim.
İşte, boyum uzamadı ama filozof oldum ben (!), hayatla ilgili herkesin yaptığının doğru olmak zorunda olmadığını kendime -geç de olsa- ispat ettim, bir hayalime "tick" attım, bu sefer kendime biraz daha güvenerek, hayatımla ilgili daha büyük ne yapabilirim? diye sormaya başladım. Bu halimden memnunum şimdi...