Cascade macerasının 2. bölümünü ekledim. Kuzeybatı Amerika'dan son görüntüler...Bu arada filmler orijinal boyutunda izleyince daha iyi oluyor:)
« August 2005 | Main | October 2005 »
September 13, 2005
September 08, 2005
Orta Amerika Hayalleri
Meksika’lılardan vize için henüz ses yok, ortalama 4 hafta sürmesini bekliyorduk, bu hafta haber gelecekmiş.. Eğer vizeyi alabilirsem izlemek istediğim rota:
Mexico City (eski dostları ziyaret) – Teotihuacan (Mex.City yakınlarında, eski Aztek başkenti kalıntıları) – Puebla – Oaxaca – San Cristobal de Las Casas – (Geçebilirsem nehir üzerinden Guatemala – eski başkent ve dil okulları ile ünlü Antigua ve Pasifik kıyıları) – tekrar Meksika – Cancun / Cozumel – Cuba / Havana – tekrar Cancun’a dönüş – Chichen Itza - Merida – Palenque - Mexico City
Çok güzel bir rota bence (göreceğiz tabii); hem gerçek Meksika şehirleri, hem jungle’lar ve nehirler, hem kristal berrak suları ile Karayip kıyıları, hem de Aztek / ve diğer uygarlıkların kalıntıları / güneş piramitleri vbvb..Tabii ki yolda değişiklikler olabilir. Lonely Planet Meksika ve Cuba’yı aldım Amazon’dan, maşallah külçe gibi; sanırım eski / ağır yağmurluğumdan / 1-2 gereksiz eşyamdan ayrılmam daha iyi olacak. Bakalım…
September 07, 2005
September 06, 2005
Katrina nın ardından
Dün Labor Day olduğundan her yer kapalıydı. Uzun uzun kitap ve gazete okuma şansım oldu (NY Times’ın Pazar günleri baskısı birkaç yüz sayfa çıktığından ancak okuyabildimJ.)
Amerika’da bu aralar neler konuşuluyor?
- Geçen pazartesi Meksika körfezine kıyısı olan 3 eyaleti birden etkileyen, özellikle New Orleans şehrini fena halde sular altında bırakan, Amerika’nın yaşadığı en büyük doğal afet; Katrina kasırgasının tartışmaları devam ediyor.
1) New Orleans’ta uyarılara rağmen geride kalanların, zarar görenlerin ve ölenlerin çoğunun zenci olması resmen siyah – beyaz ayrımcılığının boyutunun tekrar tartışılmasına yol açtı. Buranın Amerika’nın kültürel zenginliği ile övündüğü, ama gelir dağılımının oldukça eşitsiz durumda kalmasına göz yumduğu bir bölgesi olduğunu anladım: İnsanların 2/ 3’ü zenci, 1/ 3’ü fakir (senede $10.000 ve daha az kazanıyor); çoğunun arabası yok, yani kaçma şansları da yok aslında…Ama çok güzel caz yapıyorlar L.
2) Özellikle New Orleans’ta 3-4 gün tam bir kaos baş gösterdi, silahlı çeteler ve yağmacılar şehri ele geçirdi, polisler can derdinde işi bıraktı; orman kanunları uygulandı. Hastanelere ve yardım getiren helikopterlere kimin neden ateş açtığı hiç anlaşılamadı.
3) New Orleans’ı koruyan sel duvarlarının son 2 senedir Irak’taki savaş nedeni ile bütçe kısıntılarına kurban gittiği, burada hayatını kaybedenlerin “Başkan Bush’un Irak’taki savaşının” toplam can kaybına eklenmesi gerektiği söylendi.
4) Bölgede yaşayanlar, felaketin büyüklüğünü yeterince anla(-ya)mayan, zamanında yardım edemeyen Amerika’nın geri kalanına, özellikle federal hükümete büyük tepki gösterdi; bundan sonrası için aradaki sosyal ve politik uçurumun daha da açılması beklenir hale geldi. Gazeteye mektup yazan bir Amerikalı: “Hey biz de Amerikalıyız ve burası Amerika; yaşadığı felakete TV ekranında rastlayıp, görmezden geldiğimiz, bir daha da adını bile hatırlamayacağımız dünyanın herhangi bir köşesi değil! Bize yardım edin!” dedi.
5) Krizi iyi yönetemediğini itiraf eden Bush’a medyada (gazeteler diyelim) bolbol goller atıldı.
6) Benzin fiyatları coştu, ilk 1-2 gün özellikle bölgede $5-6 ‘ı gördü; olaya en uzak olan Washington eyaletinde (burası) bile benzinin galonu $ 2,15’ten $ 3’a yükseldi.
- Diğer önemli başlıklar: Brad Pitt Angelina Jolie’yi nasıl küstürdü? / Jennifer Aniston’un Brad’e karşı gurur savaşı / 3 haftada 6 kilo veren Jennifer Löpet’e neler oluyor vb….
September 03, 2005
Vandalları ezip geçtik!!!
Idaho Vandalları'na karşı sezonun ilk maçı... 2 gündür karavanlarıyla Amerika'nın dört bir yanından gelen mezunlarla birlikte, stadda oldukça büyük bir kalabalık ve tribünlerde renkli görüntüler var sayın seyirciler. Maç başlamadan Idaho ve WSU okul bandoları tam takım kıyafetleri ile çıkıp, tribünleri gaza getirdi; bu kısım biraz Napolyon zamanının savaşlarına benzedi valla. Karşılıklı 2 kalabalık bando durup, sıra ile önce biri çalıyor - ve aynı zamanda sahada figürler yapıyor, mesela WSU yazıyor - sonra diğerleri...
Cougar'ların (bizim takım oluyor) sahaya çıkması ile yer yerinden oynuyor, maçın en eğlenceli kısmı. Haaa bir de hoplayıp zıplayan ponpon kızlar var, tamam onlar daha eğlenceli. Şimdi de Idaho Vandalları geliyor, heyyooo hep birlikte yuhalıyoruz (daha doğrusu BUU-halıyoruz) alçakları.
Tribünler hiç bizim maçlara benzemiyor (bayağı zamandır maça gitmedim, ama neler olduğunu da biliyorum yani). Tamam bando / zıpzıp kızlar falan var da; gerçek taraftarın yerini tutamıyor!! Maç başlıyor, 3'lü çekmemiz lazım, baktım millet etrafa bakınıyor. Peki bunlar ne diye bağırıyor böyle?? Ciiiiii (G) - oooooooo (O) - siiiiiiiiii (C) - ooooo(O) - yuuuu (U) - ciiiiiiii (G) - eeessss( S) , neymiş: Go Cougs!???
İlk dakikalarda ilk TouchDown'u yaptık bile. Hadi "Bu gece bardaaa..."yı söyleyelim bari? Yok, onun yerine alkışlar ve anlamsız böğürtüler...Taraftarlık bitmiş buralarda...
Tezahürattan ümidi kesince bolbol çekim yapıyorum. Amerikalılar gidip gidip barbekü sosisleri lüpletiyor arkada. Cougar'lar pek de iyi bir maç çıkartmıyormuş dediklerine göre; böyle giderse bu sezon ayvayı yermişiz. Hücumlar 10'ar saniye sürüyor, takımların değişmesi / hakemlerin yerini alması yarım saat. Biraz bayıldık mı ne?
Gerçekten farklı ve güzel bir deneyim oldu; futbolun amerikalıların hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu görmek bile ilginç; resmen 2 yaşında bebekten, 90 yaşında amcalara kadar (burada ölünce şehit olunuyor sanırım) herkes, birlikte eğlendik. Skor: Cougs: 38 - Vandals: 26