4 gün boyunca Pantanal'de dolaşıp durduk:
- Sabahın erken saatlerinde ve geceyarısı yürüyüşlere çıktık, dizimize kadar bataklık suyunda timsahları, örümcekleri, böcekleri, kuşları aradık. Bunlardan o kadar çok var ki fazla aramamız gerekmiyor zaten, çoğu zaman kafamızı çevirmemiz yetti...
- Atlarımıza atlayıp dörtnala Pantanal'in daha önce hiç insan eli ve at nalı değmemiş yerlerini keşfettik - demek isterdim ama tabii işin aslı yürümeye bile üşenen sütçü beygirleri ile tahminen daha önce 10.000 kere geçtikleri patikalarda gezindik. Görünüşe göre benim Düldül yolu biliyor ve benim artistik komutlarıma pek itibar etmiyordu; ya da yabancı dil bilmediği için "BRRRR!!" "HOOOO!"- "Sakin ol SILVER!" gibi Türk atlarında kullanılan temel kavramlara uzaktı. Yine de gallopa kalktığımızda üzerinden uçmadığıma ve yolda o mavi macaw kuşlarını gördüğümüze çok memnun oldum!
- Jeep ve teknemizle de safari yapıp birsürü hayvan gördük yine, özellikle kuş meraklıları için bir cennet! Dünyanın en büyük ve sempatik kemirgeni Capybara'lar şişko şişko etrafta dolandı; geyik - tilki - maymun - rakun -dev susamuru - timsah - piranha ve iguanaları yine bu sıralarda gördük hep...
- Birgün nehrin kahverengi sularında akıntıyla sürüklenen teknemizden, ucuna et takılmış kamış oltalarımızı sallandırıp piranhaları bekledik! "Piranha Avlama Dünya Kupası" sonuçları: Avustralya:2 - İsrail: 2 Türkiye: 0...O kız daha oltayı atar atmaz piranhayı yakaladı ya, kesin yerli rehberin kıyağı, ona etin kanlısından falan verdi herhalde alçak! Zaten ben de tutmak istemiyordum, zaten benim etler çürüktü galiba, zaten benim oltayı attığım yerlerde pek balık yok gibiydi sanki, bir de güzel bir balık değil ki, birsürü kılçığı var, amaaaaaaan!!!
- Birgün ormanda yürürken biraz önümdeki Justin'den NIHHAAAA - OOAAAARRHHGFFFSSFF!!! gibi insanötesi sesler gelmeye başladı; biz kendisini göremediğimiz bir noktada olduğumuzdan jaguarın acımasız pençeleri arasında parçalanmakta olduğuna kanaat getirip önce ne yapacağımızı şaşırdık, sonra canını seven kaçsın moduna girdik; sonra anladık ki bunu eşekarıları sokmuş alt tarafı yüzünde 3 yerinden, "allah iyiliğini versin Justin yaaaa, biz de seni kurtarmaya gelecektik!!" deyip olayı hemen örtbas ettik...
- Piranha ve timsahlarla dolu nehire tekneden cesurca atlayışlarımı ve şamrelle nehir aşağı inişimi hiç anlatmıyım..
- Bütün hayvanları seviyorum ve belli bir saygım var; kana susamış sivrisinekleri bile sinkovla halledebilirsiniz, ama her gece odamın bilimum yerinde rastlaştığım o iğrenç KURBAĞALARDAN nefret ederim ben!!!!Her gece oradan oraya karşılıklı zıplanarak verilen mücadele; allahım ne salaksınız çıkın o tuvaletten yaaa uhuuuuu!!!!
Merak etme Barışçım, geçen gün Radyo'da benim için verilen "hoşgeldin yemeğinde" yedim ben o kurbağaları, paytak paytak ayaklarıyla hem de! Artık seni rahatsız etmezler, ya da rahatsız edeceklerin sayısında bir azalma olmuştur, kıta farkı olsa da...
Posted by: Kiraz | March 20, 2006 at 03:02 AM
Merhaba... gunlugunuzde en cok ilgimi ceken pantanal maceraniz oldu gercekten tebrik ederim.
Posted by: Didem | March 30, 2008 at 09:27 PM