90.000 kişilik MCG'deyiz (Melburne Cricket Ground). Bu akşam Melbourne - Geelong maçi (Aussie rules football) var, hayatinda ilk defa bu oyunu seyredecek benim gibi tipler için kaldığım yerde yarım saatlik bir belgesel gösterdiler; kurallar, tarih, oyuncular vb anlatıldı...Rugby değil, amerikan futbolu değil, neredeyse "yuvarlak" bir alanda oynanan acaip bir oyun. Rakibin kafasına basip ziplayan, birbirine son sürat çarpıp kemiklerini kıran tipleri görünce eğlenceli olabileceğini düşündüm.(!)
Sonra oyunun bitmesini beklemeden çıktım staddan...Sonucu bile bilmiyorum. Tepkim oyuna değil, "centilmen" seyircilereydi. Centilmenliğin son noktası = SIKICILIK!!!
Hiç fanatik olmadım / değilim. Yine de "Psikopatııııın allahıyıııızzzz!!!" diye bağıranları yıllarca duydum; hakeme özgürce, içinden geldiği gibi küfür eden, hep biryerini kessen sarıkırmızımaviyeşilsiyah ya da beyaz kan akacak insanlarla yaşadım - güldüm; pzt sabahları bazen hiçbirşey o haftaki maçların kritiği kadar ciddi konuşulmazdı hani...1986 daki Gençlerbirliği maçının 3. golü hatırlanır, Brezilya milli takımının ortasahası tanınır, oyun boyunca karşı taraftan bir oyuncunun ailesinin "namuslu" olması sözkonusu bile değildir, ayrıca "burasııııı sinemaaaa tiyatro değiiiiiiilll!" dir artık tribündeyseniz, yani öyle boş oturmak yok!
İşte bu akşam MCG sinema - tiyatro; hatta en ağdalısından opera gibi... 1 yaşından 95 yaşına kadar meraklılar ailece gelmiş; millet kadehte şarap içiyor!! Her iki tarafın destekçileri birlikte, centilmence oturduğu gibi, bir de birbirine patates cipsi ikram ediyor. Cılız bir alkış ve efemine bir amigonun arkasından bağrılan harfler...(Gi'mme a "g" - "GGGG!!", gimme an "e" -"EEEE!!!"...) Dev skorbordda geçen yazılar da tüyleri diken diken ediyor: "Oyuncular ısınırken topa hızla vurup tribünlere doğru gönderebilirler; lütfen dikkatli olunuz..." - " Yerler ve merdivenler ıslanmış olabilir; lütfen çok dikkatli olunuz..." - "xxx kutlama yemeğimiz NGV'de, xx tarihinde yapılacaktır, tüm destekçileri bekliyoruz!..."
TUTKU yok; HEYECAN yok; COŞKU YOK; o KARDEŞLİK (aynı takım taraftarı ile), o NEFRET (fene... pardon rakibe karşı), "top tribünde birinin kafasına gelirse..."nin basit BELİRSİZLİĞİ bile yok. Kessen kimsenin kanının kırmızıdan başka bir renk olmayacağı belli yani..."Gelişmekte olan ülkeler"imizde hayatın -en azından spor alanında- iyisiyle kötüsüyle daha insani, daha DOLUDOLU yaşandığına kanaat getirdim.